aşk+ ben=%&:.;(^^!?”

Eylül 21, 2008

bir aşık kapımda, çok kibarca kapıya vuruyor ve lütfen beni içeri al diyor. bak biraz oturalım konuşalım sen de beni seveceksin ve en azından bir şans vermen gerektiğini anlayacaksın diyor. açamıyorum, yapamıyorum.. bana neredeyse hergün çok güzel yazılar gönderiyor. ayıp olmasa çiçek gönderecekmiş -taa nerelerden- ama, şu an göndermek çok uygun kaçmazmış.

halbuki ben ne kadar yaşlandığımı düşünüyordum, aynaya baktıkça ve ne kadar bakımsız olduğumu. tabi bunda şu an en azından tam zamanlı çalışmıyor olmamında etkisi var ama yine de kötü görünüyorum. bu biraz hoşuma gidiyor yani hala beğeniliyor olmak -hemde benden genç ve bayyaa yakışıklı bir erkek tarafından- hep bana uzaktan uzağa aşık adamlar olurdu. bilirsin.

halbuki benim istediğim bu değil. ne kadar özürlü bir düşünce olsada ben kimseyi istemiyorum hayatımda. yalancıktan, sadece anı kurtarmak, acılarımı hafifletmek veya üzerini kapatmak için birisinin hayatımda olması çok doğru gelmiyor bana. bu sebepten açmıyorum kapıyı. yüzünü düşürüp gidiyor. beni isteyeceğin anı bekleyeceğim diyor. tabiki beklemeyecek. geçecek.

benim istediğim an gelecek mi? bazen evet bazen yumuşak bir dokunuş istiyorum. bir elin yüzümde gezinmesi, saçlarımla oynaması, elimden tutması bunları özlüyorum. ama bu elin şu an hala kalbimimde olanın olmasını istiyorum. bu olmayacak bunu da biliyorum. ama onu istiyorum. dedimya benimkisi özürlü bir düşünce şu an.

evet pek çok şeyi kabul ediyorum artık. kendime bunları defalarca tekrarlayarak, ezberledim. bir nevi şartlanma gibi. bunu öğrendim. ama öğrenmem gereken bir sürü şey daha var biliyorum. hergün önüme bu şeyler teker teker düşüyor. bende kah zorlanarak kah kolaylıkla öğreniyorum. hayatla yanlız başetmeyi öğreniyorum. halbuki önceden ne kolaymış herşey! herşeyden önce çok değerli bir akıl hocam varmış-hı hala var yok olduğunu söylemiyorum- ve birşeyler ters gitsede hemen müdahale edecek yada üstesinden geliriz diyebilen sapasağlam bir adam varmış. artık o adam yok! ve ben hem bir sürü şeyi göğüslemek hemde hayatta kalmayı becerebilmek zorundayım. ama bütün bunların içerisinde kendime hiç hemde hiç sindiremeyeceğim, sadece laf olsun diye bir aşığı kabul etmek zorunda değilim.

biliyorsun

Eylül 3, 2008

iki saattir dışarıda geziyorum. eve yeni girdim sayılır. her köşesinde senden bişeyler olan evime. ne yazık evimize diyemiyorum artık. halbuki ikimizde biliyoruz ki her zaman evimiz olacak. ama bunu böyle dile getiremiyorum işte. getirmemek gerek. ne kadar öyle olduğunu bilsemde sanki birilerine bişeyleri ıspatlamam gerekiyormuş gibi öyle olması gerek. sen hayatımdan çıkıp gidiyorsun. ve ben öyle baka kalıyorum. sanırım dışımızdakilerin anlaması gereken durum bu. ama ben biliyorum ki sen benim hayatımdan hiçbir zaman çıkıp gitmeyeceksin ve ben asla senin ardından bakakalmayacağım.

dostluğumuz her daim bunu sağlayacak. birbirimize sıkı sıkıya bağlı olmamızın nedeni, yıllardır sevişiyor olmamız yada bir çocuğumuz olması değil. biz seninle “hapishane arkadaşlığı yaptık, birbirimize omuz olduk, duvar olduk, siper olduk” ve bütün bunları bir kağıt parçasının “siz artık evli değilsiniz” demesiyle bir kenara bırakacak değiliz.   

kendimle konuşmak bazen iyi geliyor bana, ama bazen, çoğu zaman pek iyi gelmiyor. 

samsun ahalisi sürekli bana sitem ediyor “neden buralara hiç gelmiyorsun” diye.  gidemiyorum.  nedeni ni sen biliyorsun.

Ağustos 12, 2008

yanlızlığı sevmedim hiç, hem de hiç. etrafımda bi dolu insan olsun onlarla yaşayayım istedim bu zamana kadar. evimizde sürekli birilerinin olması -tabiki o birileri çok yakınlarımızdı- çok keyifli ve güzel gelmişti bana.  ne tesadüf ki sen de aynı düşünceleri paylaşıyordun benimle ya da ben seninle. yüreğimde ve elimde ne varsa paylaşmayı sevdim hep. paylaşarak çoğaldımı hissettim. çoğu zaman yokluğu bile paylaştık hatırlasana. ve etrafımızdaki insanların bir çoğu yokluğu paylaşacak kadar kıymetli insanlardı. paylaştıkça çığ gibi büyüdük. şimdi yanlızım evet. ama biliyorum ki benimle herşeyini paylaşmaya hazır bir sürü insan var bir yerlerde.

hani 95 yazında o tesadüfi karşılaşmamızın sonrasında metelerin evinde geçirdiğimiz bir kaç günü hatırlıyormusun. ne garip soru özür dilerim. tabiki hatırlıyorsun. o günlerden birinde serpiller gelmişlerdi eve. biraz içip keyif yapmıştık hep beraber, o günlerden bahsettiğimizde serpil hala hatırlar. onlar bir doğum günü partisine gideceklerdi ve hazırlık yapıyorlardı. serpilin kemere ihtiyacı vardi. bende hiç düşünmeden kemerimi çıkarıp o na vermiştim. yani aslında ben hatırlamıyorum bunu çok zaman sonra serpil hatırlatmıştı banada .- o gün sana çok hayret etmiştim dedi.

kendimi ne kadar kötü hissettiğim zamanlardı o günler. bir gün yolda beni tavlamaya çalışan bir çocukla durağa yürüken. çocuğun hafta sonu arkadaşının yazlıklarında yapmış oldukları atraksiyonları ve yan yazlıktaki çılgınlıkları dinlerken, bir anda pat diye karşıma çıkmıştın. yüzün gözün patlamış bir şekilde. ayak üstü sohbetten sonra görüşelim diyerek ayrılmıştık. ve yanımdaki çocuk ağzı açık kalmış bir vaziyette  yan yazlıktaki grubun siz olduğunu söylemişti bana. ve hatta sen bu tarz adamlarlamı takılıyorsun falan diye sormuştu. bende artık sıkılmış bir şekilde evet ne var bunda demiştim. çocuk o dakika bana kur yapmaktan vazgeçmişti.:) tabi senin sakallar göbeğinde, saçlar belinde, o zamandan fıcı gibi içen bir adam olduğunu düşünürsek ve yanındaki arkadaşlarının tiplerini -bu arada yanındakilerde mete ve buraktı- bunda da pek haksız sayılmazdı hani.

artık yaşadığım yalnızlık eskisi kadar çok kötü hissettirmiyor bana. alışmak demeyelim ama buna. ben sadece yanlızlığın fiziksel bişey olmadığına karar verdim. yani sevdiğim insanlar şu an bedenleriyle yanım da olmayabilirler ama biliyorum ki ben istediğimde yada onlar istediğinde birlkte olabileceğim bir sürü insan var hayatımda. buda benim yanlız olmadığımını gösterir. tıpkı senin gibi. sende yanlız değilsin. seni seven ve hatta sana tapan bir sürü insan var. bizim hayata en büyük yatırımımız bu oldu sanırım. birlikte kocaman bir paylaşım dünyası yarattık. ve şimdi biz bunun keyfini çıkaramazsak sevdiğimiz insanlar bişekilde keyifle bu paylaşımımı yaşıyorlar ve yaşatacaklar. çocuklarına öğretecekler.

ne güzel düşünsene. :))